2 Mart 2010 Salı

Bizim Michael!


Türkiye’de kısaltmaları seviyoruz, hem de çok seviyoruz.

'Ebru', 'Tarkan', 'Sezen', 'Ajda' diye isimler,

'Asmalı', 'İst', 'Nişantaş' (sonuncusu benim kendi gerizekalılığımın bir meyvesidir) diye de semt, şehir isimleri kısaltılır.

Toplasan 0.2 saniye filan kazandırıyor bize günlük hayatımızda bu kısaltmalar, da dünyayı kurtaracağımızdan aslında fena olmuyo 0.2 saniyeleri kazanmamız.

Benim kısaltmayı istediğim bir tane adam var aylardır.

Michael Fassbender.

Bizim Michael olsun istiyorum bu adam. (resimde 'fisting'e bi gönderme mi var çözemedim bu arada)

Mahallede Rinso Ertan olsun istiyorum bu adam.

Inglourious Basterds’daki Archie Hicox rolünde az biraz The Third Man’den Major Calloway’i andırsada ‘scotch and plain water’ replikleriyle ‘sen kimsin olm’ dedirtip eve gittiğimde Christoph Waltz’dan önce onu IMDB’lemiştim, tanıyıp etrafıma övücektim ki ‘aaa bu o çocuk’ diye kendime gelip eski izlediğim filmlerine tekrar bakıp daha bi övmeye başladım, ki bu yazı çıktı ortaya. (günlüğüme yazmıştım yazıyı)

Kanımca geçen senenin en iyi filmi Fish Tank’te başroldeki bi iyi, bi kötü, bi aile babası, bi pedofili, bi iyi aile çocuğu, bi orospu çocuğu karakter olarak çıktı karşımıza. Net geçen senenin en iyi filmidir benim için karakterlerin on numaralığından, Andrea Arnold’un ‘genius’ story-telling'ine kadar gönlümden 10/10 veririm.

Bu arada Christoph Waltz övmek diye de bir yazı yazayım ben yakında.

Arkadaş size karı mı ayarladı bu adam, para mı verdi, ne yaptı?

Tamam çok çok iyi 'bir' performans da, dediğim gibi 'bir' performans.

Marlon Brando yaptınız lan adamı!

Neyse ‘Michael’ Hunger’da da Christian Bale gibi süzülüp Elvan Abeylegese olmuştu rolü için, neyse ki Christian Bale’in oynadığı The Machinist gibi bir film değildi Hunger. Gayet döktürüp ‘True Actor’ mertebisene de ulaştırdı bu film onu, Christian Bale de devam etsin Blockbuster’ların kralı olmaya. (çok severim o ayrı)

Bu arada son 10 senenin filan en kötü filmi olabilir kanımca The Machinist.

Allah Brad Anderson’a bir film daha çektirmesin !

Alın elinden kamerasını, fotoğraf makinesini, karısını kızını çalın hata.

Machete'yi çağırıyorum, 'al bu arkadaşı' diycem.

Son olarak ‘Harry Brown meets Funny Games in the woods of Antichrist’ gibi değil gibi olan Ingiliz korku filmi Eden Lake’deki performansını övücem, ve bir ton şarkı verip kaçıcam.

Ingiltere diyince Londra, clublar, Fred Perry, topçular, indie gruplar, zengin taş gibi insanlar filan geliyo ya bizim angut gençliğimizin aklına, ‘ya keşke Ingiltere’de yaşasak yaa’ diyolar filan hani?

Al sana Ingiltere.

‘Barda’ filminde tüylerimiz diken diken oldu.

Ha canım oldu.

Eden Lake izle canısı.

Gör bakalım olması imkansız gibi gözüken pisliklerin aslında nasıl da olabilir bir şekilde köşede seni beklediğini.

Oh be, ne güzel övdüm adamı ya.

300’de de bi ton adam dövüyodu bu adam bu arada.

Ellerine sağlık abimin.

O dövmiycek kim dövcek?

Haberler iyi: Gorillaz'ın albümü düştü/çıktı. Gayet güzel buldum, floorfiller'ını da bu belirledim kendi kendime:

Gorillaz - Glitter Freeze (Right Click for Download)

John Morales'in 'feel good' remixi:

Bumblebee Limited - Lady Bug (Right Click for Download)

Hollanda radyolarının bi numaralı sevgilisi, benim vokallerini yaptığım şaka şarkısı: (Turk TV'lerinde ilk kez)

Crazy Guys from Holland (and Turkey) - Mehican Lover (Right Click for Download)


1 yorum:

puht dedi ki...

kısaltmalardan biri de "ekşi" la bu arada